“Türkiye, çok önemli bir avantaj yakalamıştır”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, paralel yapının, devletin içerisine odaklanmış ve çöreklenmiş bir vesayet olduğunu belirterek, “Kim olursa olsun, bu milletin iradesine ipotek koymaya çalışan bütün anlayışlar, vesayet olarak tanımlandırılmalıdır” dedi.
Süleyman Soylu, Ekonomi Kulübü’nün toplantısında yaptığı konuşmada, kulüp üyelerini, çok kısa bir dönemde işlevsel çalışmaları dolayısıyla tebrik etti.

Türkiye’nin dünya genelinde yeni anlayışlar doğuran 21. Yüzyıla çok iyi hazırlandığını, her türlü süreci, iyi bir akılla yönettiğini ifade eden Soylu, insan kaynağını da bilimle, eğitimle donatarak gelişmiş ülkelerin insan kaynaklarıyla rekabet düzeyini arttırma gayreti içinde olduğunu söyledi.

“Türkiye, çok önemli bir avantaj yakalamıştır”

Soylu, Türkiye’nin istemli ya da istemsiz şekilde pek çok nedenle Güney Akım Projesi’nin en önemli güzergahlarından birisi haline gelmesinin önemine işaret ederek, şöyle devam etti:

“Eğer Batı büyüyecekse hesap şu; şu anda 14 trilyon doların 20 trilyon dolara çıkması yüzde 35-40’lık büyümeyi ihtiva eder. Bu büyüme, aynı ölçekte enerji talebidir. Bunu nereden getireceksiniz? Hazar Havzası ve Ortadoğu Havzası enerji çanaklarının doğru bir şekilde nakledileceği tek bir ülke vardır. O da Türkiye. 17-25 Aralık darbesini, Gezi olaylarını böyle görelim. Bu milletin direncini temsil eden AK Parti’nin ve bu milletin kendi iradesini temsil eden anlayışın tam anlamıyla oturduğu zemini böyle görelim. Türkiye, belki de tarihinde hiç olmadığı kadar büyük bir milli mücadele vermektedir. 21. Yüzyıldaki milli mücadeleler savaşlar üzerinden olmuyor, ekonomik mücadeleler üzerinden oluyor ve Türkiye burada çok önemli bir zemin, çok önemli bir avantaj yakalamıştır.”
Türkiye’de “özgüven” ve “demokrasi” devrimlerinin gerçekleştiğine işaret eden Soylu, bunların kolay olmadığını belirterek, “Bu ülkede Hamido’yu acımasızca katlettiler ve Türkiye’yi karıştırmaya çalıştılar. Kolay değil. Türkiye’de Özal gibi zekası çok yüksek bir adamı sadece ülkenin kaderini değiştirmek istediği için devreden acımasızca çıkardılar. Bu ülkede sadece ‘gladio’ ve ‘kontrgerilla’ dediği için Ecevit’i tasfiye etmeye çalıştılar defalarca. Biz bu ülkeyi kendi ülkemiz yapmak için, bu toprakları kendi topraklarımız yapmak için bir mücadele ortaya koyuyoruz. Bu, bugünün de mücadelesi değil” diye konuştu.

– “Biz bilmiyor muyuz ki İslamofobi’nin sadece ve sadece Türkiye odaklı düşünüldüğünü”
Soylu, konuşmasında “Biz bilmiyor muyuz Hrant Dink’in niye katledildiğini?” ifadesini kullanarak, bu toprakların bütün sinir uçlarını harekete geçirip karmaşıklık getirilmek istendiğini belirti.

Soylu, “Biz bilmiyor muyuz ki İslamofobi’nin sadece ve sadece Türkiye odaklı düşünüldüğünü? Biz bilmiyor muyuz ki bir taraftan batımızda ve kuzeyimizde üzerimize bir eksen çekildiğini, bir taraftan güneyimizde Şii ve Sünni meselesiyle birlikte hareket kabiliyetimizin daraltılmak istendiğini? Bu, bugünün meselesi mi?”diye konuştu.

“Çözüm süreci Balkanlar’ın, Ortadoğu’nun, Kafkasya’nın barışıdır”

Türkiye’nin “çözüm sürecinin” sadece ülkeyle sınırlı olmadığını vurgulayan Soylu, “Balkanlar’ın barışıdır, Ortadoğu’nun barışıdır, Kafkasya’nın barışıdır ve etrafımızdaki coğrafyanın tamamına sirayet eden barışın adıdır” dedi.
Türkiye’de bir başka vesayetin “paralel yapı” olduğunu bildiren Soylu, bu yapıyla mücadelenin sadece parallelle, bir grup insanla yapılan bir mücadele olarak görülmemesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Dün kontrgerilla neyse, dün gladio neyse, dün 1960 darbesini gerçekleştiren çete hangi amacı taşıyorsa, ‘1980 darbesinde gençlerimiz sağcı-solcu diye birbirlerine öldürsünler de bu darbe olgunlaşsın’ diyenler hangi amacı taşıyorlarsa, bilin ki paralel yapı da eline maşa tutuşturulmuş ve bu ülkenin insanını tarumar etmeye yönlendirilmiş ve kafası bulandırılmış insanlardan oluşan anlayışın kendisidir. Başka hiç bir şey değildir. Bu da bir vesayettir. Devletin içerisine odaklanmış ve çöreklenmiş bir vesayettir. Kim olursa olsun bu milletin iradesine ipotek koymaya çalışan bütün anlayışlar, vesayet olarak tanımlandırılmalıdır.”